SEN !

Yolda yürüyorum ve aynı zamanda hep SENİ düşünüyorum!…

Nasıl düşünmeyeyim ki;

Sağımda-solumda, önümde-arkamda, yukarıda-aşağıda, her zaman ve mekanda SENİ görüyorum…

Böyle giderken, biri selâm verdi ve “Baksana, yağmur yağıyor” dedi. İrkildim ve hemen koltuğumdaki şemsiyeyi açarak başıma tuttum. Aynı zamanda, delirdiğimi sanacaklar diye de utandım!.. Sonra, tekrar yürümeye başladım…

Peki, kimdi, beni benden alıp götüren ve başka âlemlere sürükleyen?

Kimdi, beni bu dünyâdan alıp, başka âlemde dirilten?

Biliyorum SEN’sin!.. Başkası olamaz, çünkü buna gücü yetmez…

Peki, SEN’deki sır nedir?..

Neden, SEN aklıma düşünce, güneş gölgende kalıyor?..

Neden, SEN aklıma düşünce, bu dünyâ gözümde yok oluyor?..

Neden, SEN aklıma düşünce, geceler bile aydınlanıyor?..

Neden, SEN aklıma düşünce, başka ses işitemiyorum?..

Neden, SEN aklıma düşünce, bütün görüntüler yok oluyor?..

Neden, SEN aklıma düşünce, bütün duyu organlarım kilitleniyor?..

Neden, SEN aklıma düşünce, görülmeyenlerle görülenler yer değiştiriyor?..

Yoksa, ben, HAYAL âleminde dolaşan bir HAYALPEREST miyim?

Lütfen! KENDİNİ bana târif eder misin?!

Tarif etsen de, SENİ idrâk edebilecek miyim, bilmiyorum!

Çünkü, ben âciz; SEN ise, benim gibi âcizin idrak sınırlarını zorlayansın!

Ben bir damlayım; SEN ise DERYA!..

Damla, DERYA’yı nasıl anlasın! O’na, DERYA’da yok olmak yaraşır, değil mi?!.

Peki, SEN beni kendine kabul edecek misin? Yoksa, dışarı mı atacaksın? Fakat, bunu düşünmek bile istemiyorum…

Beni kim kabul edebilir ki…

Hangi kapıyı çaldıysam, hep yüzüme kapandı. En sonunda, önüme SEN’in o uçsuz-bucaksız kapın çıkınca, tereddütsüz hemen çaldım… Belki, bir damla mesâbesinde olan benim, DERYA’nın kapısı önünde bulunması bile terbiyesizliktir!.. Çünkü, SANA lâyık olamadığımın farkındayım… Fakat, bunu, içine düştüğüm sar’a nöbetimi (!) gözönüne alırsan, umarım affedersin!..

Utandırma beni, n’olur!

***

İşte, bütün bunları düşünürken günün bitip gecenin başlamasına rağmen hâlâ yol aldığımı farkettim. Bir yere oturdum, hemen uyuya kalmışım! Uyandığımda, sadece göz kapaklarımın kapandığını anladım! Çünkü, DERYA’daki yolculuğum hiç durmamıştı…

Gecelerde bile kurtulamadığım SEN’inle olan yolculuğumdan bir ara vaz geçmeyi düşündüm! Başaramadım… İmdâât! diye çığlık atmak istedim; sesim çıkmadı! Anladım ki, SEN beni kuşatmışsın!..

Tek çârem kalmıştı: Kayıtsız, şartsız SANA teslim olmak!..

O halde; kuşatılmışlığımı ve teslimiyetimi haykırarak ilân edeyim, dedim… Bilmiyorum, o yüce kapını bana açacak mısın?

Bu ızdırâb nimetini bana taddırdın; n’olur, beni bundan mahrûm etme!

Gecemi-gündüzümü, hattâ kendimi alıp götürdün; gölge âlemde öldürüp, varlık âleminde dirilttin…

N’olur! beni, eski dünyâma itip, tekrar öldürme!..

Bu ızdırap nîmetini benden geri alma, hattâ daha da arttır…

Bu nîmeti bana bahşettiğin için, sana sonsuz şükranlarımı sunuyorum…

 

Sepetim


Alışveriş sepetiniz boş.