Açış konuşması / Mithat Dindar


SEMPOZYUM : MÜSLÜMAN VE ÇEVRESİ


Saygıdeğer misafirler!

Hepinize hoşgeldiniz diyor, saygılar sunuyorum.

Bugün teşkilatımızın 1. Kongresi çerçevesinde hazırlamış olduğumuz Sempozyum proğramı vesilesiyle burada bulunuyoruz.

Başta, değerli bilgileriyle bizleri aydınlatmak maksadıyla aramızda bulunan ilim adamlarımıza, proğramı hazırlarken emeği geçen bütün personele, bu güzel mekânı bizlere tahsis eden salon sahiplerine, kıymetli vakitlerini ayırarak proğramımıza katılan siz saygıdeğer misafirlerimize ve basın mensuplarına ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Ayrıca, insanımızın çeşitli kültürel değerleri konusunda taleplerini karşılayabilmek maksadıyla kurduğumuz derneklerimizin faaliyetlerinde bizlere gerekli kolaylığı sağlayan Fransız makamlarına da en kalbî teşekkürlerimi sunuyorum.

Böyle bir proğramı hazırlamamızın iki sebebi var:

Çevre, insan için en az kendisi kadar ehemmiyet arzeder. Bir insan, çevresindeki diğer varlıklara gerek iyi ve gerekse kötü muamelede de bulunsa, bu, aynı şekilde kendisine yansır.

İnsanlar dışındaki diğer varlıkları düşünelim:

Bazen hiç farkında olmadan veya bilerek çevremizi kirletiriz. Bu esnada, bunun kendimize dönmeyeceğini zannederiz. Halbuki bir zaman sonra bir de bakarız ki bu, bizim için âdetâ bir yıkım olmuş! Bunun için, ozon tabakasının delinmesini örnek olarak gösterebiliriz…

Bir de diğer insanlarla münasebetlerimize bakalım!

Diğer insanların problemleriyle uğraşmak, onlara maddî-mânevî yardımlarda bulunmak çoğumuz için âdetâ boşuna bir iştir, yani angaryadır… Halbuki bir aç’ın karnını doyurmadığımız zaman, bu kişinin hırsızlığa alışarak, yarın bizim de malımızı çalacağı hiç birimizin aklına gelmez.

Görünen odur ki; biz her ne kadar başka insanlar ve tabiattaki diğer varlıkların problemleri ile meşgul olmasak da, bir gün onların problemlerinin bizi de kuşattığını görmekteyiz.

Bilindiği üzere ilim, insan için “olmazsa olmaz” derecesinde bir kıymet ifâde eder ve hayat boyu süreklilik ister. Bunun “aile”, “okul”, “sosyal çevre” ve “hayat” boyutları vardır. Daha doğrusu ilim, insanın hayatı boyunca çevresindeki bütün varlıklar ve değerlerle irtibatında gerekli olan bir enerji hüviyeti arzeder. Bu enerjinin kesilmesi bir yana zayıflaması bile önce o insanın, sonra da toplumun yapısını bozar. Hele bir de insanın enerjisi kesilirse, artık o âdetâ canavarlaşır ve toplum için kangren olur… Bu yapı, toplumun geneline sirâyet edecek olursa, sadece o çevreyi değil, bu dünyayı yaşanmaz hale getirebilir…

Bizler yıllar önce Fransa’ya geldik. Gelmeden önceki durumumuza bir göz atalım:

Türk toplumu olarak, bu asrın ilk çeyreğinde bir harf devrimi yaşadık. Böylece, bir anda dün ile bağlarımız kopmuş, yeni harflerle yeni bir medeniyetin değerlerini anlamaya başlamıştık. Bu yeni durumu daha tam mânâsıyla anlayamamışken, yâni ilmî seviyemizi belli bir düzeye getirememişken, bir de, bir anda kendimizi buralarda, daha doğrusu dilini, dinini, kültürünü ve diğer değer yargılarını bilmediğimiz bir toplum içerisinde bulduk. Artık, iyi bir yarının inşâ edilebilmesi için dünümüzle bugünümüz arasındaki bağlar kopmuş, enerjimiz kesilmiş ve bir anda tekrar karanlıklara bürünmüştük… Bu açığımızı kapatabilmek için her ne kadar ülkemizle bağ kurmaya çalışmış isek de, kâmil mânâda başarılı olamadığımız bir gerçektir.

Bizler, bu yapımızla hem kendimize ve hem de etrafımıza bir çok zararlar verdik. Onun için bunun üzüntüsünü yaşamaktayız!

Ancak, bilinmesi gereken bir başka husus da şudur:

Yukarıda zikredilen hususlar, sadece bir dine, dile veya ırka mensub milletlerin değil, bütün insanlığın ortak meselesidir. Fakat, bu sempozyumda özellikle “Müslüman” ismini kullanmamızın sebebi, yukarıda zikrettiğimiz sebeplerden dolayı, unuttuğumuz ve rahat bir şekilde öğrenme fırsatı bulamadığımız değerlerimizi hatırlatırken, daha da etkili olmasını sağlamaktır.

İşte, böyle bir proğramı hazırladık ki;

Müslümanların, çevresine mevcut yaklaşımına İslâm Dini nasıl bakıyor? Dinimiz bu yaklaşımları tasvib ediyor mu? Nasıl olmamız gerekiyordu, şimdi DOĞRU’nun neresindeyiz?” gibi konularda insanımızı aydınlatmak, içinde yaşadığı toplumla iç içe ve problemsiz bir hayat sürmeleri konusunda gerekli bilgilerin verilmesini temin etmek,

Ortaya koyduğumuz yanlış bir yaşantı modelinden hareketle, bizim kültürel değerlerimizin tamamına karşı çıkan dışımızdaki kitlelere de meselenin kaynağını göstererek, onlara yeni bir anlayış kazandırmak,

Burada yapılan bütün konuşmaları bir kitab haline getirerek, hem bizden sonraki neslimize ve hem de içinde yaşadığımız topluma, bu sahada bir eser kazandırmak istedik.

Bunu başaracağımıza inanıyoruz.

Proğramı hazırlarken ve şimdi proğram esnasında, belki de farklı kültürel değerlere sahip olmamızdan kaynaklanan hatalarımız olabilir. Bütün bunlar için şimdiden özür diliyor, yukarıda zikrettiğimiz samimi dileklerimiz hürmetine anlayışla karşılayacağınıza inanıyor, selam, hürmet ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Hotel Lyon Metropole, Lyon, 31.05.1998

 

Sepetim


Alışveriş sepetiniz boş.