Fransa bize 12 yıl 2 ay 3 gün (25.09.1988 - 28.11.2000) boyunca “visiteur - vizitör" (ziyâretçi / misâfir) dedi. Bu ifade, bu süre zarfında benim, eşimin ve çocuklarımın hayatında hep var oldu... Bunu, en değerli kağıtlarımızla birlikte hep taşıdık.

Daha sonra, Fransa, 28.11.2000 tarihinde "visiteur"lüğümüzü noktaladı! Bu tarihten sonra bize "visiteur" bile demedi!.. Belirsizliğin noktalandığı 25.03.2002 tarihine kadar ise, ne Türkiye'de idik, ne de hukûken Fransa'da!.. 

Fransa, 13.5 yıl sonra şimdi bize "visiteur" demekten vazgeçti, ama biz kendimize “visiteur” demekten vazgeçmedik ve ömrümüzün sonuna kadar da vazgeçmeyeceğiz...

***

Fransızlar bu ülkenin vatandaşıydılar. Fransa vatandaşı olmadığı halde 10’ar yıllık oturumu olanlar ve bir de bizim gibi “misâfir” statüsünde olanlar vardı.

Bu sebeple, kendimizi hep “tavşanın suyunun suyu” olarak hissettik.

Bir yandan da;

“10 yıllık oturumun olsa ne yazar ki, halbûki asıl oturum her an bitebilir. Baksana, 10 yıllık oturumu olan bir çok insan ölmekte iken, ilticacılar hâlâ yaşamakta...” diyerek, kendimizi tesellî ediyorduk...

Bir gün, internet sayfamı hazırlamaya karar vermiştim. Sayfama ne ad vereceğime bir türlü karar veremiyordum. Kararsızlığım uzun süre devam etti. Sonra, “visiteur” ( www.visiteur.biz ) koymaya karar verdim. Bunun ya türkçesini ya da başka bir dilde olanını koymaya kararlıydım... Çünkü, bu kelime bende bir şeyler çağrıştırmaya başlamıştı. Daha doğrusu, bu kelimeyi sevmiştim. “Sevmiştim” ne kelime, artık onsuz yaşayamıyacağıma inanmaya bile başlamıştım... Onunla nefes alıp-veriyor, onunla uyuyor, onunla geziyordum. Adetâ bir parçam olmuştu...

Hayatım boyunca Kur’an bana “sen burada misâfirsin” demiyor muydu...

Aslında ben, Fransa’ya 13.5 yıl boyunca boşu boşuna dudak bükmüşüm !

Halbûki, Fransa bana Kur’an lisanıyla sesleniyormuş(!) da haberim yokmuş !..

Özür dilerim Fransa !

Ve, sana binlerce teşekkürler ediyorum !

Beni Fransa’dan kovsan da, ömrüm boyunca sana minnettâr kalacağımdan emin olabilirsin...

Sonunda bana “misâfir” olduğumu hatırlattın ya, bu bana yeter de artar bile... Öyle ya, sen bana 10 değil, 100 yıllık da oturum verseydin, “ÖTE”den “Gel artık, oturumun -daha doğrusu- misâfirliğin bitti” denilince, gidecek değil miydim...

Öyleyse, bu dünyanın oturumunun ne önemi var ki.

Evet;

Ey Fransa!

Ey İngiltere!

Ey Almanya!

Ey Türkiye!

Ey Amerika!

Ey Suudi Arabistan!

(...)

Sizler de “misâfir”siniz...

Hem de, en az, “Sen sadece bir misâfirsin” dedikleriniz kadar.

Sahi, kendilerine bu dünyada “süresiz oturum” verenler, “ÖTE”den çağrılınca; 

“Hayır, gelemem” diyebiliyorlar mı?

Ne yalan söyleyeyim, ben bu “misâfir”liği pek çok sevdim.

Halbuki ben buymuşum da, haberim yokmuş!

Tekrar teşekkürler, “misâfir Fransa”!..

 

Not : Bazı sebeplerle yeni web sayfamı yapmaya karar verdiğimde, www.visiteur.biz isimli web sayfamı iptal etmek durumunda kaldım. Fakat, bundan böyle bütün çalışmalarımda « visiteur » imzasını kullanmaya devam edeceğim…

 

 

Sepetim


Alışveriş sepetiniz boş.